Aklımız Duygularımızın Neresinde?

Prof. Dr. Ahmet İna

Akıl ve duygu ilişkisi hayatımızın çok önemli ilişkilerinden. Çünkü, biz insanlar hayatımızdaki yaşam serüvenimizde aklımız ve duygumuzla yaşıyoruz. Aklımız ve duygularımızı taşıyan maddi dayanak da bedenimiz. Bedenimiz, aklımız, duygularımız ve diğer insanlarla, çevremizle girdiğimiz ilişkilerimiz bizi oluşturuyor. İnsanlık tarihine baktığımızda, akıl duygu ilişkisinin çok düşündürücü olduğunu görebiliriz. İnsanlar, akılları ve duygularıyla, kendi kapasiteleri oranında, güçleri oranında yaşamayı bilmiyorlar. İnsanın geçmişine baktığımızda, sanki daha iyi bir hayat yaşayabilirdi gibi geliyor. Daha iyi olabilirdi. İnsanın donanımı, yeteneği buna daha uygundu. Ama, öyle değil de, böyle oldu. (Belki de böyle olması zorunluydu. Bu da bir tartışma konusu.) Başka türlü olamazdı; çünkü insanın, hayatını düzeltebilecek birtakım donanımlara sahip olduğunu anlaması için uzun yüzyıllar geçmesi gerekiyordu. Şimdi öyle bir noktada bulunuyoruz ki, İsa'nın doğumundan bu yana geçen süre içinde ve ondan önce insanların yazıya geçişi, uygarlıkları oluşturuşu, yerleşik düzene geçişi, teknolojiyi ve bilimi başlatışı. Bütün bu tarihleri içerisinde insanın bu serüvenini düşündüğümüzde, oldukça zengin bir birikime sahip. Yani insan için umutsuz olmak için sebebimiz yok. İnsan çok yanlış yapmış ve hâlâ yapmakta. Çok acı çekiyoruz. Çoğumuz mutsuzuz bu dünyada. Ama bu günkü mutsuzluğumuzla, geçmişteki mutsuzluğumuz arasında fark var. Belki bu gezegendeki hayat bitinceye kadar böyle problemler sürecek. Belki insanın hayatı dediğimiz serüven bundan başka bir şey değil. Yani hep acılarla, mutsuzluklarla, eksikliklerle, özürlerle süren bir yaşam; ama yine de dönüp baktığımızda bir şeyler öğrenmekte olduğumuzu görüyoruz. O yüzden geçmişteki yanlışlarımız ve mutsuzluklarımız; yaşadığımız haksızlıklar, zulüm ve çirkinlikler, şimdiki yanlışlardan, mutsuzluklardan, zulümlerden ve çirkinlikten farklı. Hiç değilse matematikçilerin deyimini kullanırsak, epsilon kadar bir farkı var. Devamı >>