Bir Şiir Ve Bir Aşk Hikayesi

Hıncal Uluç

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar.. delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti.

Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..delikanlı,çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti..Set değişip, takım karsıya gidince, delikanlıda yerini değiştirdi, o da karsıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine dondu.. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi.
Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu.. delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. delikanlı artık kızın hiçbir macını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için..
Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir bas eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı..
Bir defasında, yaptığına sonra kendiside günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karsısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karsısına çıkmıştı.. kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karsısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana acildi.. O kazdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karsı boş değildi. Bir yerde,bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü..
Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sende gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."
"Mutluluk iste bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk iste bu.."
Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser günü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu ani da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde,ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirin kız yan yana düştüler. İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yan yana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, inanamıyordu... Konserden çıkarken, kız, sakalaştı.. "sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarin Adana'da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.." Hayır, aramayacaktı.. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis kösesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki..
İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kız farketti delikanlıyı.. Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, birazda gurur vardı sanki.Ankara’nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu.. Maç bitti. kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu iste.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında...

Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alinmiş bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satiri.. Öğleden sonrayı zor etti, kolejin önüne gitmek için.. kızın karsıdan geldiğini gördü. koşarak yanına gitti. Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. kız, Necip Fazıl'in dört satırını okurken..
"Ne hasta beklerdi sabahı
Ve ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu.
Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu iste..
Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken..
"Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. Oda heyecanlıydı, belli..
"Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, bende senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var.
Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok."
"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden... aşk onurlu olmalıydı..
Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanin günahı beklediği gibi bekledi..Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi.
Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiği.. Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..
Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, acildi.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden Karsısında gördü..
"Günlerdir seni arıyorum" dedi. İşte sana haber.. artık hayatımda hiç kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı.. "Yaaa!.."
Cebinde artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi.. "Bu da sonu onun.." Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını?. Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?..
Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, Mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp gitmişti, acaba?